Translate

9 Eylül 2012 Pazar

Beyoğlu'nun arka sokakları


Vapur, dalgaların ve rüzgarın etkisiyle biraz mesafeli ve zor bir şekilde Karaköy İskelesina yanaşıyor. Yanaşırken de ön tarafta bulunan bir kaç sabırsız yolcu iskele ve vapur arasına sıkışan dalgalarla ıslanıyor.
Bu acelecilik neden hala çözemedim hem vapura geçerken hem de inerken, "saniyemiz kıymetli uşağım anlamıyor musun?"



Karaköy meydanı Denizcilik İşletmesi ve Karaköy otoparkı. Sabah kahvaltısı yapılacaksa gerçi biraz abartılı şekilde ben pahallı buluyorum burayı, bir de büyük umutla beklediğiniz sucuklu yumurta tam bir hayal kırıklığı oluyor. Neyse otoparkın denize bakan tarafında Namlı Gurme yer alıyor. Otoparkın diğer tarafında Köşkeroğlu baklavacısı yer alıyor baklava yiyecekseniz başka bir yere gitmenize gerek yok.




Meydandan sola içe kıvrıldığınızda Yeraltı Camisini görebilirsiniz. Sokak satıcılarının sağlı sollu durduğu yerin hemen başında. İlginç bir yer önceliklikle şu çini görülmeye değer.




Sokağın sonunda deniz kenarına geldiğiniz de Karaköy Ziraat Bankası 2. katında bulunan, meydana değer katan heykeller.






Hangisinin bakışı daha etkileyici duruyor. :))) Arap camiye doğru tünelin önündeki yoldan yürümeye devam.



Ara sokaklarda hırdavatçıların arasında esnaf lokantası, köftecimiz hafta sonu pazar hariç her gün açık.



Hırdavatçıların mekanı burası desek yalan olmaz. Per-Pa iş merkezi inşa edilip büyük bölümü taşınmış olmasına rağmen hala burada canlılık devam ediyor. Yürürken aralarda tatlı bir hareketlilik sizi de mutlaka bir yerinden yakalar. Pazar günü ise sessizlik hakim, dükkanlar kapalı olduğu için.



Arap Cami, İstanbul'un en eski camisi olarak adlandırılır. Sebebi de 800 yılında şehri kuşatan Arapların burayı cami olarak kullanması.






Sokak aralarında bankalar caddesi boyunca yürürken görülen manzaralar.



Bankalar caddesinin sonunda, yüksek kaldırımla birleştiği tarafta, Galata kulesine giden yolun üzerinde (haha mektupların üzerine yazılan abuk tarifler gibi bir ifade oldu) bankacı Camonde ailesinin yaptırtığı farklı tarzıyla kamondo merdivenleri duruyor.





  Galata kulesi, aslında bir kalenin büyük bir parçasıymış lakin kale artık gerek kalmayınca yıkılır ve bu şekilde kule görüntüsüne dönüşür. Zamanında Cenova'lılar  burada yaşarmış hatta Cenova da Galata diye bir yer varmış.







Serdar-ı Ekrem sokakta Doğan Apartmanı görülmeye değer bir yapı. İstanbul'un ilk asansörlü apartmanı. Yapı Kredi Bankası kurucusu Kazım Taşkent tarafından satın alındıktan sonra 11 yaşında bir kazada kaybettiği oğlunun adını vermiştir. Doğan Kardeş dergisi ismi de buradan gelir.





Galata meydanında bir şeyler içip-yemek isterdim lakin turistik bir alan olduğu için fiyat biraz kazık olabilir diye tercih etmedim. Tophanedeki Fasuli'de bol soslu kur fasulya, turşu, yoğurt ve kabak tatlısı 25 TL.
Şimdi Boğazkesen ve Çukurcuma Masumiyet Müzesi var sırada bakalım ne kadar masumuz.








Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk'un masumiyet müzesi kitabıyla birlikte oluşturduğu anılarla eşyaları birleştirdiği müze. Girişite hemen sağda duvarda 4bin küsür sigara ve her sigarının mevzu olduğu sebepleri yazılmış altlarına, bence müzenin etkileyici olabilecek iki noktasından biri diğeri de çatı katı bence. Katları gezerken kitaptaki bahsi geçen eşyalar yer alıyor. Kurban kısmında yer alan likörü açıkçası anlamadım. Müze de yengeç yürüyüşü yaparak geziyorsunuz gezinmek sözü açıkçası abartı olur. Solunuzda ve sağınızda birileri mutlaka oluyor ve güruh halinde ilerliyorsunuz. Müzenin bodrum kısmında müze eşyalarının satış yeri var, görevlisi o kadar insan canlısı birisi ki bir şey alasınız varsa bile almıyorsunuz.
Kitap ilk çıktığın da alıp okumuştum, Orhan Pamuk'un okumadığım kitabı yok desem yalan olmaz.Masumiyet müzesi sonundaki müze giriş bileti burada işe yarıyor, kitabın son sayfasını kaşeletip ücretsiz girebilirsiniz de kitabı o kadar kim taşıyacak.






Müzeden çıkarak İstiklale giderken de değişik sokak manzaraları görmek mümkün.

8 Eylül 2012
Sinan TARAKCI













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder