Translate

30 Eylül 2012 Pazar

Fener-Balat


"Terk etmiş olduğum ya da terk etmek üzere olduğum insanlar beni terk etmişlerdi... Burada ya da geldiğim yerde de olsam, geçmişi yeniden yakalama umudu boş bir beklenti, insan hiçbir şeyi bıraktığı yerde bulamıyor, kızarmış palamutun kokusunu bile..."

Engin Geçtan/Kızarmış Palamutun Kokusu

Fener ve Balat semtinde tarihe yolculuk yapmaya hazır mısınız? İstanbul şehir surlarının en zayıf olduğu bölge Haliç kenarında yer alan yeri Bizans döneminde savunmak için Haliç girişini zincirleme gereği duymuştu.

Olimpiyatlar da başarısız demek yerine, sporcuları bulacak yönetici ve daha sonra onların yetişmesini finanse edecek paramız yok demek biraz daha doğru olacak gibi.


Evlerin sonunu kentsel dönüşüm, dolmuşların sonunu da metro hatları getirecek gibi. Bunlarda sarı tramvayın peşine takılıp tarih olacaklar günleri sayılı yani bu görüntünün.





Haliçe karşı sokaklarda çamaşırlar kurumaya çalışırken, evlerde zamana karşı direnmeye çalışıyor. Camdan cama, ağaçtan eve, çamaşırların bitmek üzere olan maceraları. Galiba sadece hayvanları ve bitkilerin nesli tükenmiyor.





Cumbalı ahşap evlerden tek farkları beton ve tuğladan yapılmış olmaları. Bunun nedeni estetik kaygısı mı yoksa ben sadece bildiğimi mi yaparımın vücuda gelmesi mi?





dar sokaklar, iç içe evler ve birbirine yakın insanlar...







Kapılar, pencereler ve duvarlar. Bu  semtte hemen her yerde göreceğiniz baskın duvar yazısı Fenerbahçe. Semtin Fener Balat derken adına uygun olmuş FB.





İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi bu semte yer almakta.




Fener Rum Erkek Lisesi ve ilköğretim okulu. İstanbul da nadir olarak kalan Rum okullarından biridir. Kırmızı rengi ve mimarisiyle çok dikkat çekmektedir.








Fener-Balat semtinde karşılaşacağınız manzaralardan biri çıkmaz sokak, dilerim bu çıkmaz sokaklar korunur ve güzelleştirilir kentsel dönüşüm adlı rantiyeye kurban gitmezler.

30 Eylül 2012

Sinan TARAKCI




28 Eylül 2012 Cuma

Boğazın Balıkçıları


En güzel manzarada bile, ağaçlarda, yaprakların  altında birbirini yiyen böcekler vardır; şiddet hayatın parçasıdır.  Francis Bacon




Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.
Orhan Veli/Macera

Balıkta, balıkçı da azalmakta. Boğaz da bir kaç noktasında 20-30 kayıktan fazlasını görmek ne mümkün. 15 milyon olduğu edilen şehirde damla bile değil.  Denizden tuttukları ise teknenin masrafı ve mazot parası, kalırsa ev geçindirme. Deniz demek ya kısmet demek dalgalarla zorlu mücadele demek karın  tokluğuna bir yaşam mücadelesi.








"Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin" Can Yücel
Bir de balıkçısıdır İstanbul boğazının, en büyük ziyafetini kışın havaların soğumasıyla, balıkların şok geçirmesiyle çekerler. Ziyafet diyerek yine insanlaştırdık tıka basa karın doyurmak veya kolay yiyecek demeli.





Rakip çok, istersen ağır ağır yemeye çalış, o da çok iyi biliyor yedirmeyeceklerini, bir çok işi aynı anda yapmak zorunda.

Kim dediyse doğru demiş bu köprünün altından çok su akar daha diye. Bir zamanlar tarihi yarım adada tarihin çeşitli dönemlerde bir çok değişik kişi bu manzarayı izledi. Akıp giden zaman değil olsa olsa bizler ve bizim yaptıklarımız.









Balıkçılara, her zaman dost olmuş, yol göstermiş, deniz fenerlerinin hiç bir zaman ışığını yitirmemesi ve karanlıkta yolunu kaybeden herkese yol göstermesi dileğiyle.
Rastgele,

 Sinan TARAKCI

29 Eylül 2012







16 Eylül 2012 Pazar

Edirnekapi-Ayvansaray





Kim derdi ki bu kadar renkli bir gezi olacağını Edirnekapı ve Ayvansaray arasında yapılacak bir gezinin. Tarihi bir mekan kabul ediyorum ama insanların bu katkısı da ayrı bir güzel olmuş. Bu renkler bu günlerde kentsel dönüşümle bu güzel renklerini kaybediyorlar son günleri yani bu renklerin duvarda kalan renkler.


Bu bölgenin kedi popülasyonu ayrı bir güzel, bir kedi bu kadar bilge bir bakış atar mı, atar valla. Gezi boyunca beni yalnız bırakmayan ve bu bilge bakışı atan sensei kedi.




Bekir muhtar oldu mu bilmiyorum ama çok da önemli değil açıkçası, 2012 başında kentsel dönüşümle zaten mahalle diye bir şey kalmadı



Edirnekapı gezisine Mihrimah Sultan Cami'sinden başlamak lazım. Restorasyonu bittikten sonra tekrar açılan ve gezme şansımız oldu. Mimar Sinan'ın eserlerinden biri olan bu cami adında bir cami de Üsküdar'da yapılmıştır.








Kariye, bir zamana kadar bizim şirkette bir toplantı salonunun adıydı. Kariye müzesine gidince İstanbul'da Ayasofya'dan sonra mutlaka gidilmesi gereken bir yer oldu. Kabartmalarıyla mutlaka gidilip görülmelidir.


Çay molası, Kariye müzesinin hemen yanındaki mekanda çay içmekte ayrı bir keyif.



 Tekfur Sarayı, artık saraylıktan çıkmış bir duvardan ibaret. Kaşıkçı elmasının burada bulunduğu rivayet edilir.




Kuş Pazarı, sadece cumartesi günü kuruluyor ve oldukça renkli bir yer.





Meryem Ana Ayazması, kapısını açık görürseniz mutlaka gidin görün derim. Süslemeleri oldukça etkileyici olan Ortodoks kilisesi. Dünyada tek cuma günü ayin yapılan ortodoks kilisesi olma özelliğini de taşımaktadır.








Sur Kebap, özellikle dondurmalı irmik tatlısı ayrı bir güzel, hastasıyım açıkçası. Kebap çeşitleri ile de çok iddialı bir yer.

15 Nisan 2012

Sinan TARAKCI